Espas Sanat Blog

Sanatsal Paylaşımlar ve Haberler

Caz Tarihinde Sınırları Aşan 3 Solo

Bugün sizlere Espas Sanat olarak caz tarihine damga vuran ve bilindik sınırların çok ötesine geçen 3 soloyu tanıtacağız. Caz, doğası gereği kolektif emprovizasyondan beslenen bir müzik türüdür. Bir grup olmak mecburi değilse dahi bir bütün olarak hareket etmek önceliklidir. Tam da bu noktada oluşan müziği çok dengeli değerlendirmek gerekir. Kimi zaman müziğin ve kolektif diyaloğun önüne geçmiş gibi gözükse de var olan enerji çevresindeki yaratımı tek başlarına sırtlayarak gerçekleşen kaydı veya performansı efsaneleştiren müzisyenler de vardır. Caz tarihinde eşine pek sık rastlanmayan, birer başarı yakalamış üç harika soloyu hatırlayalım.

Steve Grossman – Black Beauty, Live At Fillmore West

Belki de tüm zamanların en dahiyane müzisyeni ile bu mühim değerlendirmeye başlamak çok yerinde olacaktır. Miles Davis’in, kişisel görüşüme göre, en önemli müzikal dönemi olan ve caz tarihini sonsuza kadar değiştiren ‘elektrik’ periyodunun, Bitches Brew ile birlikte en önemli albümü Live at Fillmore East, başlı başına bir meydan okumaydı. Hem caz müziğinin kısırlaşmış üretimine hem de caz dinleyicisine meydan okuyan bir albümdü. Kadro çok iddialıydı. Daha önce Coltrane’den Wayne Shorter’a kadar tarihin en unutulmaz caz müzisyenleri ile birlikte hem kayıt yapan hem de performanslar gösteren Davis 70’ler ruhunu sonuna kadar hissediyordu. Bu sebeple rock müzik dinleyicisini cezbetmeye yönelik bir caz algısı oluşturmak üzere 70’li yılların Amerika’sının San Francisco şehrinde hem sanatsal hem de politik olarak çok önemli bir yere sahip olan Fillmore West konser salonunda dört günlük bir konser serisi planladı. Kadro oldukça ağırdı: Jack DeJohnette, Chick Corea, Dave Holland ve Airto Moreira’ya kadar bütün müzisyenler tanınıyordu fakat sahnede bir kişi dikkatleri tamamen üzerine çekmişti. O müzisyen de bu yazının ana karakteri Steve Grossman’dan başkası değildi. Grossman Miles Davis’in efsanevi Wayne Shorter’ın gruptan ayrılışı sonrası yerine koyduğu isimdi. Her ne kadar böyle bir kıyaslama kabul edilemez olsa da ister istemez Shorter ile kıyaslanıyordu. Bu da herkese ağır gelebileceği gibi Steve Grossman’ın da omuzlarına oldukça fazla yük bindirmişti.

Performansların doğaçlama ağırlıklı ilerlemesine rağmen her zaman belli bir bütünlük vardı. Miles Davis bir grup lideri olarak harika bir çıkarıyor, kendisine eşlik eden müzisyenleri tam da kendi kafasındaki yaratıcılığa doğru götürüyordu.

Buna rağmen Live at Fillmore West albümüne dahil olan kayıtlarda Steve Grossman soloları ile Miles Davis kadar öne çıkar. Kimi zaman çok eleştirilse de aslında müzikal olarak birleştirici rolü oynayan Miles Davis’in tamamlayıcı olarak ileri ittiği, daha doğrusu izin verdiği soloları ile caz tarihinin en önemli albümlerinden birisinin lider figürlerinden olmuştur. Bir müzisyen olarak yakaladığı serbestliği Miles Davis ile paylaştığı sahnede kendi yaratıcılığı ile birleştirmeyi başaran ve solo performansları ile ortaya beklenenin ötesinde bir müzikal yaratım çıkaran nadir müzisyenlerden birisi olarak tarihe geçmiştir.

Aquilla Sadalla – African Skies 

Sun Ra Arkestra’nın orijinal kadrosunda yer alan Chicago’lu efsanevi müzisyen Phil Cohran’ın caza yaptığı yaratıcı katkılar şüphesiz onu bu harika müzik janrının en önemli karakterlerinden birisi yapıyor. Caz tarihinin en önemli iki şehrinden birisinin en saygıdeğer müzisyenlerinden birisi olması bir yana, sürekli yeni olanı yaratmanın peşinden koşması onu benzersiz yapan özelliklerinin başında geliyor. En ayırt edici niteliklerinden biri ise yeni müzisyenler ile etkileşime girmekten asla kaçınmaması.

İşte bu cesareti onu, 1993 yılında efsanevi African Skies albümünün kadrosunu bir araya getirmeye itmiş. Başından sonuna kadar çok önemli bir müzikal başyapıt olan African Skies albümünde soloları ile öne çıkan ve albümün geneli göz önüne alındığında sırtladığı yükün altından başarı ile kalktığı görülen Aquilla Sadalla, albümün gizli kahramanı olarak dikkat çekiyor.

Bas klarneti ile Cohran’ın adeta önünü açtığı Sadalla, albümün geneline hakim olan döngüsel harp ritimlerinin ve baskın yaylıların dinginliği arasında bir vaha olma görevini başarı ile yerine getiriyor. Var olan müzikal akışın çok dışında bir duyguda olmasına rağmen asla sergilenen bütünün dışına çıkmayan Sadalla caz müzikte solo kavramının var olan bütünlüğünün önüne çıkmak olmadığını kanıtlıyor.

Pharoah Sanders – Kahil El’Zabar’s Ritual Trio feat Pharoah Sanders Africa N’da Blues

Lester Bowie, Malachi Favors, Ari Brown ve Kahil El’Zabar başlı başına çok güçlü bir caz grubu iken Pharoah Sanders gibi tüm zamanların en önemli caz saksafoncularından birisi ile albüm kaydetmeye karar verirler. Tamamı Chicago menşeli efsanevi grup, Ari Brown’un yumuşak piyano algısı ve Kahil El’Zabar’ın ona eşlik eden perküsyonları ile, oldukça çeşitli, bir o kadar da ilerici bir müzikal yol haritasını takip eder. Pharoah Sanders ise albümün geneline hakim olan hükmedici saksafon soloları ile bu yaratımı çok daha üst bir müzikal değere taşır.

Kimi zaman gümbürtülü, yıkıcı ve parçaların sonuna kadar uzanan sololar atan Sanders, albümün geneline bakıldığında aslında kendi yolunu kendisi açmıştır. Uzun parçalar içerisinde bütün müzisyenlerin sololarının varlığı belirgin iken Sanders müziğe farklı yaklaşımlarla eşlik eder. Bu da müzik içerisinde varlığının hükmedici olmasının en önemli sebebidir ve hakimiyeti ile beraber çaldığı müzisyenleri daha da ileri iter. Sanders’ın albüm geneline bir ağ gibi kurduğu soloları ise bu albümü çok daha güçlü bir eser haline getirmiştir.

İletişim

Bizi çekinmeden arayıp bilgi alabilirsiniz!

Balçova, İzmir

info@espassanat.com.tr
0533 590 34 55